Trabzonluluk ne demektir? İlla şampiyon olmak zorundalar mı? Ya yine şike yapıldıysa ne olacak?
Bu yazıda genel olarak Trabzon ve Trabzonlu profili incelenecek ve Trabzonspor’un Süper Lig’deki son 45 yılı değerlendirilecek.
Kısa Trabzon Tarihi
Trabzon 2772 yıllık bir şehir. Bakmayın “dört bin yıllık” safsatasına. M.Ö. 752 yılında denizci bir halk olan Sinoplular (Miletos/Yunan kökenli) kurmuş bu şehri. Sonra da doksana yakın limanı olan küçük şehir ve kasabalar kurmuşlar Karadeniz kıyılarında. Ama bu doksan liman şehrinden hiçbiri Trabzon gibi şöhret olamadı, tarihe kafa tutamadı. Belki yüzlerce millet geldi geçti bu şehirden, ama hiçbiri etnik kökeniyle anılmıyor, hepsine Trabzonlular deniyor. Demek ki Trabzon’a kim gelirse gelsin, hangi milletten olursa olsun ya Trabzonlu oluyor, olamazsa tutunamıyor, çekip gidiyor.

Bizans’ın alınmasından sonra Fatih Trabzon Komnenos İmparatorluğuna göz dikti. Kenti pek direnişle karşılaşmadan Osmanlı coğrafyasına kattı. Sonra Trabzon’da ne kadar bilim insanı, filozof, zanaatkar, sanatkâr, asker ve nitelikli iş gücü varsa hepsini İstanbul’a götürdü. İmparatorun oğlu ve akrabalarının çoğu Müslüman olarak Osmanlının hizmetine girdi. Müslüman olmak istemeyenleri zorlamadı ve Hristiyan olarak hizmete devam etmelerini sağladı. Trabzon prenslerine (imparatorun oğullarına) Galata’nın üstündeki araziyi tahsis etti Fatih. Bu nedenle orasının adı Beyoğlu oldu.
İmparator David’ın kızı Prenses Anna, Zağnos Paşa tarafından eş olarak istendi. Prenses Anna o zamanlar henüz Hristiyan’dı. Zağnos Paşa’dan dul kalınca, güzelliğine hayran olan Evrenos Bey ile evlendi ve Müslümanlığı seçti.

Fatih diğer Trabzonluları Fener semtine yerleştirdi. Osmanlı coğrafyasında yaşamak istemeyen Trabzonluların bir kısmı da Girit adasına göç etti. Orada Trabzon kasabasını kurdular. Trabzonlu Georgios adlı dünyaca ünlü filozof orada yaşadı.
Osmanlı döneminde Trabzon’a Müslüman aileler yerleştirildi. Balkanlardan, Arnavutluk ve Makedonya’dan toplu göçler oldu. Hristiyan olan yerli Trabzonlular’ın bir kısmı birkaç yüzyılda Müslümanlığı tercih ederek din değiştirdiler.
Cumhuriyet kurulduktan sonra Lozan’da yapılan anlaşma gereği Hristiyan Trabzonlular Yunanistan’a gitmek zorunda kaldılar. Trabzon Vilayeti Hristiyan Ermenileri ise 1915 yılında tehcire tabi tutularak geri dönüşü olmayan bir sürgün yaşadılar.
Son Trabzonlu Profili
1980’li yıllara kadar İstanbul’da veya Trabzon dışındaki kentlerde yaşayanlara Trabzonluyu sorsanız şöyle derlerdi: “Başarılı, mücadeleci, girişimci ve şakacı insanlar. Aydını, sanatçısı, sporcusu ve işadamlarıyla kendilerinden sık sık söz ettirirler.”
O yıllara kadar göç eden Trabzonlular da kentlerinden, köylerinden kopmamış henüz anne-babalarını yanlarına almamışlardı. Ancak 80’li yıllardan bugüne, para kazananlar köylerinde “yeni” evler yapmaya, otomobillerine yollar açmaya başladılar. İşte profil değişikliği tam da o sıralarda hissedilmeye başlandı. Sözde modernleşme algısı geleneksel Trabzonlu kimliğini yerle bir etti. Bu süreç başka yöre insanları için de geçerlidir muhakkak, ama bizi ilgilendiren Trabzonlular şimdilik.
“Fazla” para kazanan Trabzonlular paralarının sağladığı “iktidarı” istismar ettiler. Sahilleri, köyleri, dağları, yaylalrı beton bombardımanına tuttular. Belediyeler, valilikler, muhtarlıklar bu paralı, sonradan görme Trabzonlulara göz yumdu. Oysa koskoca Trabzon coğrafyasının içine ederek hem kendilerinin hem de yoksul, masum Trabzonluların, kendi çocuklarının mezarlarını kazıyorlardı. Gidin bakın köylere, önünden beton yol geçen 3 katlı, 5 katlı binalarda şimdi kimse oturmuyor. Sıvaları bile yapılmamış, maymun götü rengini andıran tuğlalı evler şimdi bomboş. Yıksan yıkamazsın, satsan satamazsın.
Yalnızca köyler değil, Akcaabat’tan gir, Of’tan çık. Sahil boyu 10-15 katlı binalardan denizi göremezsiniz. O binalar şimdi nem ve tuzlu suyla çoktan korozyonlaşarak tehlikeli hal aldılar.
Yine paranın yol açtığı profil değişikliğiyle türeyen sonradan görme tipler ve onların önünde el kepçe eğilen belediye başkanları, meclis üyeleri ve imar müdürlükleri yaşamlarımıza müdahale ediyorlar. Mesela “Tanjand Yolu” adı altında Trabzon’u hançerleyenler “kent katilleri” olarak insanlık tarihinde çoktan yerlerini aldılar.
İstanbul’da ve diğer kentlerde de inşaat sektörü ilk Trabzonlular tarafından ele alındı. Eli keser tutan İstanbul’a akın etti. Mecburdular, çünkü çalışacak başka iş yoktu. Eğitimsiz müteahhitler mühendis ve mimarlara gerek duymadan dünyanın en güzel şehrini plansız ve müdahalesiz talan ettiler. Şimdi deprem korkusuyla İstanbul’un baştanbaşa yıkılarak yaklaşık 400 milyar dolarlık bütçeyle yenilenmesi gündemde. Ancak kısa bir soruşturma yapın, göreceksiniz ne kadar kaçak, imarsız, fazla katlı bina varsa bizimkilerin imzası muhakkak var. Sonra Rizeli müteahhitler eklendi bu sürece..
Bu yeni profilimizin oluşmasında başka etkenler de var. Trabzonspor adlı kulübün yine “fazla paralı” ve mafya görünümlü insanların eline geçmesi ve kimliksiz bir yapıyla yaşadığı 35 yıllık başarısız bir süreç. Sözde milliyetçi muhafazakârların, bazı kalabalıkların linç, cinayet ve provokasyonlarda Trabzonlu kimliğiyle rol alması da cabası.
Trabzonspor’un Son 45 Yılı
Trabzonspor Tarihi 1967 yılından itibaren başlatılıyor. Bu vahim yanlışın ısrarla devam ettirilmesi tam bir cehalet ürünüdür. Asıl Trabzonspor, İdman Yurdu olarak 1913 yılında Trabzon’da kurulan kulüptür. Daha sonra Trabzon İdman Ocağı ile 1966 yılında tüm mal varlığıyla birleşerek Trabzonspor adını almışlar. Ancak kuruluş tarihi olarak 1967 yazılmış. Oysa 1967 birleşme tarihidir. Bu yanlışın mutlaka ortadan kaldırılması gerekiyor.
1974 – 1975 sezonunda bugünkü Süper Lige çıkan Trabzonspor ilk on yılda altı şampiyonluk, üç ikincilik aldı. 77 – 78 sezonunda FB’ye, 81 – 82 sezonunda BJK’ya bir puanla, yine 82 – 83 sezonunda FB’ye iki puan farkla şampiyonlukları kaptırarak ikinci oldu. Trabzonspor Başbakanlık, Türkiye Kupası ve Cumhurbaşkanlığı Kupası adı altında yapılan tüm turnuvalarda hep önde oldu o yıllarda.

İlk 10 yılda takımların aldığı puanlar:
Trabzonspor 417 puan,
Fenerbahçe 397 puan,
Galatasaray 370 puan
Beşiktaş 343 puan
Trabzonspor’un on yılda elde ettiği ezici üstünlük İstanbul Kulüplerini önlem almaya zorladı. İstanbul’da yapılmakta olan Spor Yazarları Kupasını her defasında Trabzonspor’un alması üzerine bir daha Trabzonspor turnuvaya davet edilmedi.
Daha sonra yabancı futbolcu transferleri sayısal olarak arttırılmaya başlandı. Futbol ve kulüpler üzerinden prestij ve imtiyazlar elde etmek isteyen iş adamları kulüp başkanlıklarını ele geçirmeye başladılar. Futbol amatör ruhtan tamamen uzaklaşarak para kazanma amaçlı bir sektöre dönüştü. Trabzonspor da bu dönüşüme uydu ve sırf Trabzonluluk ruhuyla mücadele eden yönetici, teknik kadro ve futbolcuları kaybetti. 1986 yılından sonra Trabzonspor’un başına geçen iş adamları bir daha ilk on yılın başarısını yakalayamadılar. Üstelik futbol siyasi partilerin de ilgisini çekmiş, propaganda ve reklam amaçlı olarak kullanılmaya başlanmıştı. Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş kulüplerinin başına geçen başkanlar devlet ihalelerini ve şampiyonlukları aralarında bölüşmeye başladılar. Trabzonspor başkanları da onlardan aldıkları işlerle taşeronluk yaparak kaderlerine razı oldular.
2010 – 2011 futbol sezonu Türk futbolunun geldiği çirkin durumun dışavurumuydu aslında. O sezon sonunda, Trabzonspor ile yarışan Fenerbahçe’nin dört maçta şike yaptığı ortaya çıktı. UEFA ve CAS tarafından şike yaptığı tescil edilen Fenerbahçe Kulübü Avrupa kupalarından men edildi ve şampiyon olarak Trabzonspor davet edildi. Ancak Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) siyasi telkinlere boyun eğerek Trabzonspor’a hak ettiği şampiyonluk kupasını vermedi. Kupa halen sahibi olmayan Fenerbahçe kulübündedir.
Geldik 2019 – 2020 futbol sezonunun sonuna. Bu yıl Trabzonspor ve Başakşehirspor şampiyonluk için yarışıyorlar. Ancak geçmişin kirli tarihi henüz ortadayken ve Trabzonspor’un hakkı teslim edilmeden kimin şampiyon olacağının pek önemi yok.
Yazan: Ömer Asan