Sivil toplum kuruluşları dosyamıza bugün Koruncuk Vakfı konu olacak. Vakfın kuruluş süreci, projeleri, korunmaya muhtaç çocuklarla ilişkilerine dair Vakıf Genel Müdürü Ayşe Güveniş ile söyleştik.
Koruncuk Vakfı, kişisel varlığı tehdit altında olan ve korunma ihtiyacı olan çocuk ve gençleri büyüterek eğiten bir sivil toplum kuruluşu. Bolluca’da kurdukları ve “Koruncukköy” adı verdikleri köyde 1992 yılından bugüne binlerce çocuk ve genci büyüten, eğiten, askere gönderen, iş hayatına hazırlayan, evlendiren ve yıllar geçse de iletişimini koparmayan bu vakıf, destekçileriyle ayakta duruyor ve faaliyetlerine hız kesmeden devam ediyor. Vakfı ziyaret ettik ve Vakıf Genel Müdürü Ayşe Güveniş’e sorularımızı yönelttik.
Koruncuk Vakfı’nın kuruluş sürecinden bahseder misiniz?
– Tabii, 1979 yılında kuruldu vakfımız. Dönemin İstanbul Valisi Nevzat Ayaz, Polis Şube Müdürü Hüseyin Bilgin ve iş adamları, sanat camiasından ünlü kimseler ile birlikte 70’li yıllardaki göç olgusundan dolayı İstanbul’a yaşanan göçler ve çekirdek ailenin parçalanması, ekonomik nedenlerle çok fazla çocuk, çocuk şubeye geldiği için bu sebeple kurulmuş bir vakıf aslında. Daha sonra devlet tarafı çocuk esirgeme altında devam etmişler operasyonlarına, vakfımız da Türkiye Korunmaya Muhtaç Çocuklar Vakfı yani özel vakıf olarak yoluna devam etmiş.
Koruncuk Vakfı kurulduğunda insanlardan nasıl tepkiler aldınız?
– Koruncuk Vakfı kurulduğunda ben çok ilgili değildim onun için bilmiyorum ama eminim iyi tepkiler almıştır. Çünkü neticede çocuk korunması gereken bir değer ve onun en iyi şekilde korunacağı da eğer ebeveyni gerçekleştiremiyorsa devlet, devletin kurumları bu şekilde korumaya alıyor. Biz de özel bir kurumuz, devlet ile protokolümüz var. O pastadan biz de payımızı alıyoruz bu yüzden.
“Vakıf ev kiralayıp sokaktaki çocuklara bakıyordu”

Vakfın kuruluşunun ilk yıllarında ilk uygulamalarınız neler olmuştu?
– Çalışmalara şöyle başladık: Bu vakıf evler kiralayıp sokakta kalan çocuklara burada bakmaya başlamıştı. Fakat daha sonra dünyada yaygın olan ve uygulanan bir “Çocukköyü” modelini uygulamaya karar verdik. Bu model Avusturya’dan çıkmış. Savaş döneminde evsiz ve ailesiz kalan kadınlarla, annesiz ve babasız kalan çocukları bir araya getiren bir model. Çocuk Köyleri kuruluyor, orada yaşayan kadınlar oradaki çocuklara bakıyorlar. Şu anda da dünyadaki 132 ülkede var olan bir model bu. O model alınarak köyümüz kurulmuş. Yani evlerdeki bakımın yeterli olmadığı, nitelikli olamayacağı anlaşılmış, daha yapılandırılmış bir şekilde köy kurulmuş 1992 yılında.
Çocukköyü Sistemi nedir?
– Çocukköyü Sistemi; Aile Evi, Gençlik Evi, Yarı Bağımsız ve Tam Bağımsız olmak üzere dört temel ögeden oluşan aile temelli bir bakım modelidir. Bu sistemde aile yaklaşımı dört prensibe dayanır: Her çocuğun bir anneye ihtiyacı vardır. Çocuklar kardeşleriyle birlikte, kendi evlerinde, destekleyici bir köy ortamında büyürler.
Çocukköyü’nde bir gün nasıl geçmektedir?
– Çocukköyü’nde günlük yaşam sabah erkenden başlar. Anneler kahvaltılarını yaptırdıkları çocuklarını okula gitmek üzere hazırlarlar. Servis aracımızla okullarına bırakılan çocuklarımızın yanı sıra, 3-6 yaş aralığındaki miniklerimiz de Çocukköyü’nün içinde yer alan Gündüz Bakım Evi’nde derslerine girerler. Öğle yemeği için evlerine dönen minikler sonrasında yine anaokuluna dönerler. Akşamüstü tüm öğrenciler okullarına dönmüş olur. 6.-7. ve 8. sınıflar dinlendikten sonra Çocuköyü içindeki Etüt Merkezi’ne giderek onlara eşlik eden öğretmenleriyle ders çalışırlar.
Dersten sonra oyun oynayan koruncuklar akşam yemeklerini ailece aynı masada yerler, evin düzenine uyarlar. Hafta sonları etüt saatlerinin dışında kalan zamanlarda da kendi istekleri doğrultusunda planlanan çeşitli faaliyetlere katılırlar. Bağışçıların destekleriyle organize edilen tiyatro, sinema, konser, müze gezileri, sportif faaliyetler sayesinde çocuklarımız hayata her yönden donanımlı bir şekilde hazırlanırlar.
“Amacımız çocuğun korunarak hayata hazırlanması”

Vakıf olarak amacınız nedir? Sizce o amaçları gerçekleştirebiliyor musunuz? Birkaç örnek verebilir misiniz? – Vakıf olarak amacımız çocuğun korunması, korunarak hayata hazırlanması. Eğer ki bir çocuk ebeveyn bakımından yoksun kalıyorsa onun koruma altına alınıp ihtiyaçları ailesi tarafından değil başkaları tarafından karşılanmasını sağlıyoruz. Biz bunu kendi özelimizde yapıyoruz. Ne yapıyoruz? Eğer bir çocuk ailesi tarafından bakılamayıp devlet bakımına terk edilmişse veyahut da herhangi bir sebeple devlet koruması altına alınmışsa bu çocuğa biz kendi köylerimizde bakıyoruz. Vakıf olarak amacımız çocukların nitelikli koruma ihtiyacını duymaması, düşmemesi. Bunun için bizim modelimizde Koruma Öncesi Aşaması, Koruma Aşaması, Koruma Sonrası diye üç aşama var. Koruma Öncesi Aşaması’nda anne ve babaları bilinçlendirerek onların çocuklarıyla ilgili sorunlarına nasıl yaklaşacaklarını, çözüm arayacaklarını ve bu tür sorunlarda yol gösterici olmak için koruma öncesi programlarını hazırlıyoruz ve hayata geçiriyoruz. Eğer ki çocuk devlet koruması altına alındıysa Koruma Aşamasında olduğu için köyümüzde bakıyoruz. Şimdi bir köy daha kurduk Urla’da. Köyümüzde kendi bakım modelimizi sürdürüyoruz. Eğer çocuk yanımızdan ayrıldı ise Koruma Sonrası Bakım Programımızı uyguluyoruz. Onun da birkaç aşaması var, eğer çocuk aile yanına döndüyse ailesi yanında rehabilitasyon ve aileye psikolojik destek veriyoruz. Eğer çocuk ergen olup ayrıldıysa da iş hayatına atılana kadar destek olmaya devam ediyoruz.
Peki hangi yaş aralığındaki çocukları korumaya alıyorsunuz? – Korumaya ilk olarak biz almıyoruz. Korumaya devlet alıyor. Devlete 120 kişilik kapasitemiz var diyoruz. Yerimiz açıldıkça ve uygun yaş çocuk geldikçe yanımıza alıyoruz.
Yani devlet nasıl saptamalar yapıyor çocukları korumaya almak için? – Çocuk şiddet görüyor olabilir, istismar görüyor olabilir, ailesi terk etmiş olabilir. Bu çocuklar Çocuk Mahkemesi ile devlet koruması altına alınıyor ondan sonra devletin Çocuk Bakım Politikası doğrultusunda öncelikle evlat edindiriliyor mu, edindirilmiyorsa koruyucu aileye verilebiliyor mu diye bakılıyor, ona da verilemiyorsa bizim de dahil olduğunu kurum bakımı dediğimiz bir sistem içinde yaşına ve cinsiyetine uygun olarak yerleştiriliyor.
“Köyün elektrik, su ve doğalgazını devlet karşılıyor”
Koruncuk Vakfı’nın kuruluşunda veya daha sonrasında devlet maddi veya manevi destekte bulundu mu?
– Kuruluşunda destek olmadı tabii. Genelde zaten STK’lar devletten bir yardım almaz. Şöyle ki köyümüzdeki elektrik, su, doğalgazı devlet karşılıyor. Onun dışındaki tüm ihtiyaçlarımızı biz karşılıyoruz. Bizim web sitemize girerseniz bilançomuzu ve harcamalarımızı görebilirsiniz. Yaklaşık 8 buçuk milyonluk bir bütçemiz var. Devletin de bize 250 bin lira gibi bir katkısı var.
Vakıfta gönüllü olarak çalışmalara katılan insanlar oluyor mu, ne tür işler yapıyorlar?
– Şimdi vakfın bir sürü ihtiyacı var. Tabii çocuk bakımı dışındaki birçok ihtiyacını gönüllü firmalar karşılıyor. Reklam ajansımız gönüllü hizmet verir, avukatlık işlerimiz gönüllü yapılır, bunun gibi pek çok hizmeti gönüllü alıyoruz. Köy tarafında çok fazla gönüllü hizmet alamıyoruz. Çünkü bir hizmetin sürekliliği gerekiyor, çocuk bakımında da duraklamalar olmaması için genelde orada gönüllü hizmeti almıyoruz ama arzu eden, çocuklara ek ders gibi hizmetler verebiliyor.
“Değişen politikalara hemen adapte olamıyoruz”
Vakıf olarak yaşadığınız zorluklardan biraz bahsedebilir misiniz?
– Vakıf olarak zorluklarımız şöyle, tabii devletle olan ilişkilerimizde değişen politikalara hemen adapte olamıyoruz. Bu yüzden zaman zaman sıkıntılar yaşıyoruz. Onun dışında çok bir sıkıntı yaşamıyoruz. Yani neticede STK mücadele için burada. Birtakım şeyleri düzeltmek için buradayız. Çok önemli problemlerimiz yok.
Siz de bir STK’sınız. Sizce STK’lar halkın sorunlarını dile getirmekte başarılı mı? Siz kendinizi başarılı buluyor musunuz?
– Tabii ki biz kendimizi başarılı buluyoruz. Çocukları topluma kazandırıyoruz. 20-25 yıldır da bunu yapıyoruz. Daha yapılacak çok şey var tabii sadece çocuk yetiştirmekle olmaz. Çocuk istismarını önleyici tedbirlerin ülke çapına yayılması, çocukların koruma altına alınmasını engelleyebilecek, eğer imkân varsa buna yol açacak çalışmalar yapmak. Çünkü bir aile ekonomik nedenlerden dolayı dağılıyorsa bir şey yapamayız ama ebeveynlik yetisini geliştiremediği için dağılıyorsa buna hizmet edebiliriz. İstismar mağduru çocukların rehabilitasyon konusu var, çok önemli. Birçok şeyi yapmaya çalışıyoruz tamam yaptık diyemiyoruz ama doğru yolda da olduğumuzu düşünüyoruz.
Çocuklarla iletişiminiz nasıl? Özellikle ergenlik döneminde problem yaşadığınız oluyor mu?
– Tabii ki. Kim yaşamaz? Her çocuk ergenlikte dünyayı fethedeceğini düşünür. Biz de kendi ergenlerimizle aynı şeyi yaşıyoruz ama her aile nasıl onunla baş ediyorsa biz de etmeye çalışıyoruz.
Dışarıdan insanlar çocuk köyüne vs. ziyarete gelebiliyor mu? Siz bunu nasıl karşılıyorsunuz?
– Yani dışarıdan istediğiniz anda ziyarete gelemezsiniz. Ziyaret formu var o dolduruluyor, valiliğe gönderiliyor. Uygun bulunursa talep, herkes gelebiliyor. Tabii ki yani biz projemizin nasıl yapıldığını, bize bağışlanan paranın nereye gittiğini göstermek isteriz. Çünkü bu durum hem yeni bağışlara sebebiyet verir hem de insanlar yaptıkları bağışın yerine gittiğini görmek istiyor. O açıdan ziyaretler önemli tabii.
“43 tane torunumuz var”
Koruncukköy’de yetişip büyüdükten sonra köyden ayrılan ve kendi evini ailesini kuran çocuklarınızla irtibat kuruyor musunuz?
– Tabii. Hepsiyle irtibat halindeyiz. 43 tane torunumuz var. Zaman zaman bir araya geliyoruz çok sık olmasa da. Çünkü sadece İstanbul’da değil Türkiye’nin dört bir yanına dağılmış vaziyetteler ama irtibatımız kopuk değil.
Vakıf olarak hayata geçirmek istediğiniz başka projeler var mı?
– Çok projemiz var ama vaktimiz yok. Yani çocukların ihtiyaçları tabii değişiyor. Mesela şu an cinsel istismar konusu çok ön planda. Biz bu konu için geçen sene proje başlatmıştık. Onu daha da genişletmek istiyoruz. 18 yaş üstünde kurum bakımından ayrılan çocukların karşılaştıkları sorunlara yönelik ciddi bir projemiz var, onu hayata geçirmek istiyoruz. Çünkü o çocuklar 18 yaşına kadar korunmalı, büyüyüp sonra kendi başlarına kaldıkları zaman vahşi yaşam diyeyim, bu vahşi yaşamda kolay mücadele veremiyorlar. Hepsi değil ama bir kısmı yapamayabiliyor. O konuda desteğe ihtiyaçları var. O desteği sağlayacak bir mekanizma kurmaya çalışıyoruz.
Vakıf olarak talep ettiğiniz şeyler var mı? Bizim aracılığımızla neler söylemek istersiniz?
– Medyanın, çocuğun korunması gereken bir varlık olması gerektiğini halka sık sık hatırlatması gerekiyor. Çocuk çok değerli bir şey. Çünkü çocuk bizim geleceğimiz. Biz onu sağlıklı yetiştiremediğimiz takdirde kötü sonuçlar doğurur. Dolayısıyla ona saygı duyulması gerektiğini, hakları olduğunu öğretmemiz gerekiyor. Bunların önemini basın zaten dile getiriyor ama sürekli hale getirilirse biz de seviniriz.